Ben Kirletmedim ki!

Yaşanılabilir bir ülkeyi, yaşanılabilir bir Dünyayı kim istemez? diye bir soru sorsanız çevrenizdeki insanlara hiç kimse bu soruya “ben” diyemez. Yaşadığımız çevreyi ve Dünyayı kim kirletti veya kirletiyor desek yine kimse “ben” demez diyemez. Peki kim kirletiyor çevremizi? Tezat içerisinde bir yaşam sürmemizi aslına bakarsanız benim aklım almıyor.
Çevreyi konunun uzmanları; canlı ve cansız varlıkların bir arada bulundukları, birbirlerini etkiledikleri ve birbirlerinden etkilendikleri ortam olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda yeryüzünde sadece bizlerin yani insanların yaşadığını düşüp o şekilde hareket etmek ne kadar insancıl bir düşünce tarzı olur yorumu sizlere bırakıyorum.
Yaşadığımız çevreyi, o çevrede yaşayan insanlar yani bizler bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde kirletmekteyiz. Ardından da bu kirlilikten yakınmaktayız. Kirliliği sadece ve basitçe etrafa atılan çöpler olarak adlandırmamak gerekir. Soluduğumuz hava, içtiğimiz ve çocuklarımıza içirdiğimiz su, sebze ve meyvelerimizi yetiştirdiğimiz topraklarımızda bu kirlilikten nasibini almaktadır. Ayrıca gürültü kirliliğini de bu kirliliklerden ayırmamak gerekir. Bu sorunları bütün olarak ele almak ve çözüm yollarını, yaşamımızı ve sağlığımızı olumsuz yönde etkilemeye başlayan bu kirlilikleri daha fazla hayatımıza sokmadan bulmalıyız.

Yapılan araştırmalar çevre kirliliğinin, nüfus artışı ve yoğunluğu ile doğru orantılı olarak şehirlerde başta olmak üzere endüstrinin ve sanayinin geliştiği bölgelerde daha fazla görüldüğünü ortaya koymaktadır.

Yaşadığımız çevrenin kirliliği ve bu kirliliğin giderilmesi konusunda başta biz eğitimcilere, belediyelere ve bu çevreyi kirleten herkese çok büyük sorumluluklar ve görevler düşmektedir. Yaşadığımız çevreyi kirletmeyi nasıl başardıksa, temizleme görevinin de bizlere düştüğünü unutmamalıyız. Eğer çocuklarımıza yaşanılabilir, yeşil ve temiz bir çevre, yaşanılabilir yeşil ve temiz bir ülke bırakmak istiyorsak öncelikle kendimiz kirletmemeliyiz. Ardından kirletenlerle mücadele etmeli ve onları eğitmeliyiz.

Öyleyse; şimdiki ve gelecek kuşakların temiz hava soluyabilmeleri, sağlıklı ve temiz su içebilmeleri, kırlarda gönüllerince rahat oynayabilmeleri, topraklardan bol ve bereketli ürün alınabilmeleri için hepimizin, tek tek veya örgütlü bir şekilde sorumluluklarımızı bilmemiz ve ona göre hareket etmemiz gerekmektedir. Kendisinin ve çocuklarının geleceğini düşünen herkes, çevreyi temiz tutmalı ve korumalıdır. Temiz bir çevre oluşturma ve çevreyi temiz tutmanın yolu eğitimden geçer. Çevre temizliği konusunda hassasiyeti olan her fert yaşadığı çevrede, çevre ahlakının ve temizlik bilincinin oluşmasına ve gelişmesine yardımcı olmalıdır.

Eğitimin özünde sevgi ve sorumluluk duygusunun geliştirilmesi yatar. Doğa sevgisi beraberinde insancıllığı, iyiliği, güzelliği, uygar, barışçıl ilişkileri de getirecektir. Bu bilinçlenme ancak eğitim ile kazandırılabilir. Gelecek kuşaklara sağlıklı ve temiz bir çevre bırakmanın sorumluluğu hepimize aittir. Bu nedenle her insan çevreci olmak ve bu sorumluluğu taşımak zorundadır.

Herkesi ; “bana ne”, “uğraşsak ta bir şey olmaz”,”ben kirletmedim ki” demeden ve kazananların hep mücadele edenlerin içinden çıktığını göz önünde bulundurarak, çocuklarımıza yani geleceğimize temiz, yaşanılabilir, sağlıklı ve verimli bir çevre bırakmak için mücadele etmeye çağırıyorum…

hakan